Yaklaşık 8 yıl önce Türkiye’nin 3 önemli bölgesini de etkiliyen sel, olası bir doğal afette bizlere ne kadar çaresiz kalabileceğimizi bir kez daha göstermişti. Akdeniz, Ege, Marmara Bölgelerinde yaşanan fırtına ve sel ile beraberinde gelen heyelan afetlerinde herhangi bir can kaybı olmasa da bir çok ev, iş yeri, bahçe, çiftlik, okul, vs hasar görmüştü. Geçmişten günümüze inceleyecek olursak
Muğla ilinde üç köyde 200 hektar alan su altında kalırken 40’a yakın ev ve iş yerini de su bastı. Fethiye ilçesinde ise Ölüdeniz Karaova ve Kumluca beldelerinde bulunan sera ve tarlalar ciddi hasar gördü, Köyceğiz’de heyelan gözlemlenirken Kavaklıdere’de ise yolun çöktüğü gözlemlenmişti. Bu yıl Şubat ayında yaşanan sel felaketi ise can kaybına bile sebep oldu.
Bursa’da da İnegöl semti başta olmak üzere etkisini sürdüren ve bir çok kişiyi esir alan bu felakette bir çok kentte heyelan görülmüş ve iki evin üzerine kaya ve toprak parçaları düşmüştü. Yine bu yılın ilk aylarında yaşanan heyelan tehlikesiyle yaklaşık 80 binanın tahliye edilmesi gerektiği öne sürülmüş ve binalar boşaltılmıştı.
Kuşadası’nda akşam saatlerinde 50 daireli Marine Apart Sitesi toprak kayması yaşamış ve zemin ciddi hasarlar görmüştü. Site sakinleri korkunç dakikalar yaşarken havuzun kenarında çatlaklar oluşmuş ve binanın zemin katları toprağa gömülmüştü.
Üç köye ulaşım sağlayan Antalya Demre Çayı’nın üzerinde ki köprüler aşırı yağıştan yıkılmış, Noel Baba Müzesi’ni de yağıştan nasibini alan yerler arasındaydı. Hızıyla birlikte bölgeyi etkisi altına alan dolu yağışı portakal bahçelerine ve seralara da zarar verdi.
Sıklıkla değişen alt yapı ormanların yapılaşma uğruna yok edilmesi ve bunun gibi bir çok kar amacı güden faaliyetler doğa olaylarının kapısını aralamakta. Çevreye zarar veren bu ve bunun gibi işlemler oksijenimizi azaltmak ile de sınırlı bırakmayıp yaşam alanlarımızı elimizden alıyor çabalayan insan sayısı oldukça az bu gibi faaliyetleri engellemek adına kurulan grup ve kuruluşların yapmış olduğu etkinlikler maalesef hiç bir fayda göstermiyor.