Atatürk’ün Ankara’ya geldiği 27 Aralık 1919 tarihinden 1921 yılına kadar önce Ziraat Okulunda, TBMM Başkanlığına seçilmesinden sonra da İstasyondaki taş binada ikamet etmiştir., 1921 yılının Haziran ayında Çankaya’daki bağevine yerleşti. Bağevi Ankaralı Bulgurluzade Mehmet ve Rıfat Beyler tarafından satın alınmış olup, 1921 yılı başlarında Ankara Müftüsü Hoca Rıfat Börekçi’nin önderliğinde Ankara halkı adına Atatürk’e armağan edilmiştir.
Mimar Mehmet Vedat Bey tarafından 1924 yılında Köşk’e ilaveler yapılarak bugünkü şekline getirilmiştir.
Bu ilaveler ön taraftaki camekânlı giriş, arkada uzunlamasına bir mutfak ve ofis, bir de yan tarafında bulunan kuledir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak 1932 Haziran ayına kadar kullanılmış olan ve Cumhuriyet tarihinde çok önemli bir yer tutmuş olan bu yapı yeni köşke taşınıldığında en ince detayına kadar korunarak o günkü hali ile muhafaza edilmiştir.
Giriş holünde, ortada duran bilardo masası Atatürk’ün Köşk’te yaşadığı süre içinde üst katın sofasında bulunmaktaydı ancak çok ağır olduğu ve binanında çökebileceği korkusu ile alt kata taşınmıştır.
Holde tam karşıda yemek salonunun, sağda yeşil salonun kapıları, solda ise elçi kabul salonunun kapısı ile üst kata çıkan merdivenler Müze Köşk’ü tanıma isteğinizi artırmaktadır. Holde piyano ve altılı oturma grubu bulunur. Duvarlarda ise 2 adet tablo ile Atatürk’ün çeşitli tarihlerde çekilmiş 3 adet fotoğrafı asılıdır. Üç girişli holün ortada bulunan kapısı kapatılmıştır ve önünde bilardo dolabı bulunmaktadır.
Holün sol tarafındaki elçi kabul salonunda, Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa tarafından kendilerine hediye edilen ve Atatürk’ün çok sevdiği 3 koltuk, 1 kanepe, bir çalışma masası ve dolaptan oluşan sedef kakmalı bir takım ile sol tarafta ayrı bir çalışma masası bulunmaktadır.
Odaya girer girmez Atatürk’ün huzuruna çıkmış gibi hissedersiniz. Duvarlarda bulunan sedef kakmalı çerçevelerdeki bazı fotoğrafların yanı sıra çalışma masası üzerindeki bir fotoğraf insanı adeta içine çeker. Fotoğrafın üzerinde el yazısıyla yazılmış şu notu okursunuz:
“21.9.1935-İstanbul’dan Ankara’ya vagonda.” Elçi kabul salonunun karşısında bulunan yeşil salon; oturma grupları, bazı fotoğraflar ve bir vitrin dolabın yer aldığı kabul ve oturma odasıdır. Yemek salonuna da bir kapısı bulunmaktadır.
Yemek salonuna holden açılan kapının üzerinde 1922 tarihini taşıyan Hüseyin Avni Lifiş’in tablosu, yeşil salondan açılan kapının üzerinde ise eski harflerle atılmış imzası olan ağlayan kadın tablosu bulunmaktadır.
Üst katta “sofa”ya açılan 6 kapı vardır. Birisi merdivenlerden sofaya girilen kapıdır. Bunun hemen solundaki kapı yatak odasına, sağdaki kapı istirahat odasına, ön cepheye bakan kapı balkona, tam karşıdaki kapı da kütüphaneye açılır. Sofanın ortasında oval bir masa (eskiden bilardo masasının bulunduğu yer), bir kanepe ile iki koltuk ve iki tane vitrin dolap bulunur. Balkon kapısının önünde büyük bir mangal vardır. Vitrinlerin birinde Atatürk’ün madalyaları ile 1931 milletvekilliği mazbatası, diğerinde de ilk Atatürk serisi pullar sergilenmektedir.
Merdiven sahanlığına açılan bir kapısı daha olan istirahat odası tek kişilik mütevazı bir yatak odasıdır. Bir divan yatak, bir koltuk, küçük bir yazı masası, bir gardrop ile iki puf yer alır. Duvarlarında bir duvar saati, bir tablo ile Atatürk’e ve Fethi Okyar’a ait birer fotoğrafın bulunduğu bu odayı Atatürk’ün çok sevdiği rivayet olunur.
İstirahat odasının karşısında bulunan iki kapı da kütüphaneye açılır. Sağ taraftan girdiğinizde çalışma masasında Atatürk’ün oturduğu hissine kapılabilirsiniz. Çünkü, Atatürk pek çok konu hakkındaki fikirlerini bu masanın başında oluşturmuştur. “Büyük Nutuk”u burada kaleme almıştır.
Kütüphanedeki kitaplar Atatürk’ün geniş ufkunu ve kültür yapısını nasıl oluşturduğunu gösteren önemli delillerdir. Kitaplarda aldığı küçük notları, işaretlediği bölümleri ve altını çizdiği satırları bulmak mümkündür.
Kütüphanenin devamı şeklinde döşenen ve bir kapı ile yatak odası bölümüne bağlanan arka kısmında yine kitaplıklar ve dört sandalyeli yuvarlak bir masa ile köşede okuma koltuğu ve abajurun bulunduğu bölümle kule odaya adım atarsınız. Koyu renklerin hakim olduğu kule odada yine bir çalışma masası ve koltuklar ile yerde Moskova Sefiri Muhtar Bey’in hediyesi bir ayı postu yer alır.
Adımlarınız artık sizi Köşk’ün görülecek en son bölümüne, insanların en özel mekânı sayılan yatak odasına ulaştırmıştır.
Yatak odası da Köşk’ün diğer bölümleri gibi son derece sade, ama zevkli bir şekilde döşenmiştir. Atatürk’ün yastığı ve yorganı, örtüsü ile birlikte yatağın üzerinde muhafaza edilmektedir. Yatağın kenarına bırakılan terlikleri her an sahibi gelip giyilecek gibidir. Odadaki iki tuvalet masasından birisi banyo kapısının yanında durur. Üzerindeki tuvalet malzemelerinin Latife Hanım’a ait olduğu bilinir. Atatürk’ün 9 Ocak 1923 tarihinde başlayıp 5 Ağustos 1925 tarihinde sona eren evliliğine tanıklık eden Köşk’te Latife Hanım’a dair tek iz de, bu tuvalet malzemeleridir.
Atatürk’ün mekânında ki gezintiniz banyo dairesi ile sona erer. Merdivenlerden inip Köşk’ün dışına çıktığınız zaman karşılaştığınız ana döndürür ve gözleriniz Atatürk’ün “en büyük eserim” dediği Cumhuriyet’in modern başkenti Ankara ile buluşur.
Eğer sizde Atatürk’ün Müze Köşkünü görmek ve diğer müzeleri de gezmek istiyorsanız hafta sonu güzel bir istanbul tours ile İstanbul turu yapabilirsiniz.
Adres: Cumhurbaşkanlığı Köşkü Bahçesi Çankaya/Ankara
Tel: (312) 427 43 30/317